Dursun Güney Hakkında

 

Hayatı

Dursun Güney, 01 Haziran 1974 tarihinde Trabzon’un  Sürmene İlçesine Bağlı Yokuşbaşı köyünde dünyaya geldi. Altı çocuklu Kasım Güney ve Zühre Güney’in üçüncü çocuğudur.

Baba Kasım Güney, Demir Doğrama, Kuzine soba ve Sanga (Eski Evlerde Kullanılan Kilit) İşleriyle uğraşarak geçinirdi. Dursun Güney, 1981 yılında Yokşbaşı köyü İlk Okulunda Eğitim Hayatına Başladı.

1986 yılında Yokuşbaşı İlk Okul’unda eğitimini tamamlayan Dursun Güney, hemen sonrasında  Baba Kasım Güney’in Aşağı Aksu bölgesinde Bulunan atölye ve Tamirhanesinde İş Hayatına Atıldı.

24 yaşındayken Bursa’da ikamet eden teyzesinin Eşi Abdul Mecit Çolak’ ın Yanına gurbete çıkarak İlk gurbet deneyimini yaşadı.1987 yılına kadar Bursa’da Su Tesisatcılığı yapan Dursun güney 1993 yılında  Vatanı Görevini Yapmak İçin Bursadan Ayrıldı..

1993 yılında Vatanı Görevinin ilk durağı olan Isparta 40.Piyade Alayında Askerliğe başladı. Zorlu Geçen Üç aylık Acemi Birliği döneminden sonra Amasya 15. Piyade Er Eğitim Tugayı’nda Vatanı Görevini Tamamlayarak 1994 yılında İstanbulda İkamet Eden Ağabeyi Zeki Güney’in Ortağı Olduğu Şirkette İş hayatına kaldığı yerden devam Etti..

1997 yılına kadar Ağabeyi’nin yanında iş hayatıan devam edem Dursun Güney, bu tarihten sonra “Kenanoğlu Plastik” adı altında faaliyet gösteren Eniştesinin Yanında Çalışmaya Başladı..

2002 Yılında Dünya Evine giren Dursun – Meryem Çiftinin Mutluluğu 2003 yılında Fatmanur , 2007 yılında Merve Güney  ve 2015 yılında Sümeyye Güney’in doğumuyla Perçinlendi.

2012 yılında Sol Kolunda ağrı şikayetiyle gittiği İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakutesi hastanede yapılan tetkikler sonucunda Kolundaki Ağrının “ Kondrosarkom” (Bir Çeşit Kemik Kanseri) olduğunu öğrendiğinde Hayata dahada sıkı sarılarak tedavisini sürdürdü.

Yapılan tedavi sonucunda beklenen başarı sağlanamadığında  2015 in 2.yarısında tedbir amaçlanarak 2. Bir operasyon geçirerek sol kolu omuzdan itibaren alındı..

Bunun neticesinde operasyondan itibaren geçen 6 aylık dönem zarfında hiçbir sorun yokken 6.ayın sonunda tümör ün metestas yapması sonucu akciğerlerinde oluşan odemler kanserli hücrelere dönşmesiyle birlikte zorlu süreç başlamış oldu.

3 yıl 8 ay süren tedavi sürecinin ardından 22/06/2015 tarihinde Kaldırıldığı Küçükçekmece Doğan Hastanesinde hastalığına bağlı olarak Geçirdiği Kalp Krizi sonucu Vefaat etti.. 23/06/2015 Tarihinde Yokuşbaşı Köyünde Hanesi Önünde Toprağa Verildi.

Ey Âdemoğlu!
Üzerimde gezinip durursun; hâlbuki dönüşün banadır.
Üzerimde türlü günah işlersin; hâlbuki içimde azap göreceksin.
Üzerimde gülüp eğlenirsin; hâlbuki içimde ağlayacaksın.
Üzerimde sevinirsin; hâlbuki içimde üzüleceksin.
Üzerimde mal toplayıp durursun; hâlbuki içimde pişman olacaksın.
Üzerimde haram yersin; hâlbuki içimde kurtlar seni yiyecek.
Üzerimde böbürlenirsin; hâlbuki içimde hor ve hakir olacaksın.
Üzerimde neşe ile yürüyorsun; hâlbuki içimde hüzne boğulacaksın.
Üzerimde aydınlıkta gezinirsin; hâlbuki içimde karanlıkta kalacaksın.
Üzerimde topluluklar içinde dolaşırsın; hâlbuki içime tek başına gireceksin.
(İbn-i Hacer el-Askalânî, Münebbihât, 37)

Yazılar

Karalama Duvarı

Kalbimizde ve Zihnimizde Hep Var Olacaksın Sana Kardeş Sözü....

Kalbimizde ve Zihnimizde Hep Var Olacaksın Sana Kardeş Sözü....

Seni Rahmetle Anıyoruz... Oku...
Nitekim Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: “Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de babasından-anasından, kardeşinden-arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince dünyanın hepsi kendisine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allah Teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi onlar için duâ ve istiğfar etmektir." (Ebû Mansur, İbn Abbas radıyallahü anhüma’dan rivayet etmiştir)

Videolar

"İnsan ölünce (salih) ameli kesilir. Ancak üç amel (in sevabı) kesilmez: Sadaka-i câriye (kamuya yararlı sadaka), faydalanılan bir ilim ve arkasında kendisine dua edecek hayırlı bir çocuk bırakmak."(2)

"Hiçbir kimse başka bir kimse adına namaz kılamaz, oruç tutamaz. Fakat onun adına her güne karşılık bir müd (ülkelere göre değişen bir ölçek. Iraklılara göre iki rıtıl sığan ölçek, yani yaklaşık on sekiz litrelik ölçek) yiyecek fakirlere yedirir."(37)